Biz dışarıdan takviye olarak alsak da almasak da GLUTATYON bedenimizin süper kahramanı.....
Besinlerden bolca almamız gereken bir madde. Besinlerle aldığımızda bağırsaklarımızsan direk glutatyon olarak emilemiyor. Glutatyonu oluşturan aminoasitlere ( sistein, glutamin, glisin) bölünüp vücuda girdikten sonra tekrar oluşturuluyor.
Ve süper kahraman iş başında...
Bedeni toksinlerden kurtarma işinde....
Her tür toksin ( ağır metaller, ilaç artıkları, bedeninin kullanıp atık haline getirdiği besinler ..vs) suda çözünür hale gelecek ki karaciğer ve safra kesesi yoluyla atılsın. Ve bunu glutatyon çok güzel yapıyor, yaptırıyor. Tek başına çalışmıyor elbette. Yandaşları, yardımcıları ( vitamin ve mineraller) var. Bedende bu işlerin yolları, yolakları var. Ama eğer glutatyon yeterli değilse bu yolakların çalışması zayıflıyor. Ve toksin atılımı yavaşlıyor.
O zaman glutatyon vücudumuzda bolca bulunmalı ki ortam hep temiz kalsın. Bunu çok önemsiyoruz. Sinir sisteminin, bağışıklık sisteminin, hormon sisteminin vs sağlıklı çalışabilmesi için ortamın temiz ve sakin olması lazım.
Ben bedenimizi bir fabrikaya benzetmeyi seviyorum. Diyelim ki bir sağlık sıkıntısı var. Dışarıdan bakıldığında her şey yerli yerinde görünebilir. Bazen tüm yapılan tetkikler normal çıkar ve böyle denir ya. Ya fabrikanın tüm koridorları pisliklerle, pasaflarla kaplıysa ne olur? Makro bir gözle göremediğimiz, mikro düzeye inemediğimiz durumlarda bu pasaflar gözden kaçar. Bedende bolca biriken tüm toksinler bu şekilde pasaflar oluşturur. İşleyişi bozar. Alzheimer, parkinson gibi kronik sinir hastalıklarında da, diabet, tansiyon gibi kronik hastalıklarda da, fibromiyalji, migren gibi kronik ağrı çektiren durumlarda da bu toksinler etkilidir. Hatta yaşlanma sürecinde de bu toksinlerin katkısı büyük. Bunlardan bedenin kurtulması çok şeyi çözüme götürür. Diğer tedavilerin daha etkili olmasını da sağlar. Kendimi daha iyi hissetmemizi de sağlar.
Glutatyona dönersek, bu toksinleri atacak yollaklarda çalışan en önemli molekül glutayondur. O nedenle süper kahraman lakabını hak eder. Toksinlerden hızlıca kurtulan beden daha iyi işleyen fabrika gibi rahatlar ve kendi çözümünü elde eder.
Bağışıklık sistemi de bu toksin baskısı altında kaldığı ve iyi çalışamadığı için glutatyon takviyesinden çok fayda görür.
Glutatyon takviyesini nasıl alalım derseniz....
Besinlerle bolca almak akıllıca olur.
Hap şeklinde, kapsül halinde takviyeler, besin takviyeleri eczanelerimizde vardır. Güvenilir firmalardan tavsiye ederiz tabi ki.
Ve bir yol daha var ki son zamanlarda çok popüler oldu. İV ( intravenöz) dediğimiz damar içine direk glutatyon uygulaması. Bunun diğerlerine göre avantajı glutatyonun bağırsaktan emilmeye ihtiyacı olmadan direk vücudun kullanımına geçmesidir. Glutatyon hızlı bir şekilde aminoasitlerine ayrılsa da yine de toksin attırıcı sistemler tetiklenmiş olur. Malzemeyi bol bulan karaciğer ve vücut hücreleri kolayca kendini temizleme işlemini yapar. Bu bağışıklığı da etkiler, kendini daha iyi hissetmeyi de sağlar. Bir de bonusu vardır. Cilt, saç, tırnak yapımında bolca glutayon bileşenleri kullanıldığı için hemen cildimiz parlamaya, saçlarımız canlanmaya başlar.
Peki glutayonun cildi beyazlatma etkisine ne demeli...lekelerden kurtarıcı etkisi yıllardır mezoterapide faydalandığımız bir özelliktir. İV olarak verildiğinde de bu etkisi gözlemlenir.
Glutatyonun hangi hastalıklarda faydalı olduğunu tek tek sıralamaya ihtiyaç yoktur, yapılan birçok çalışma vardır ve yenileri yapılmaktadır.
Bize düşen bu süper kahramanın farkına varmak ve bir şekilde vücudumuza bolca almak olmalıdır sanırım....